Şayet okuyacak olursanız fonda bu şarkı çalsa ya, ya da okumayacaksanız da çalsa ya :)
http://youtu.be/wVQRRNf_li8
Hayatta şimdiye kadar karşıma çıkan en büyük öğretmenlerden bu fotoğraf. Bugüne kadar tekil paylaşımlarım oldu ama az önce ona baktım ve bu defa daha çok insana ulaşması hissi belirdi içimde ve elimden geldiğince paylaşmaya çalışacağım.
2013 ağustosta 3 arkadaşımla birlikte Karpathos adında bir Yunan adasına gittik. Sakin, huzurlu, sen ne kadar kaçsan da seni sana yaklaştıran bir yer. 2011-2012 benim için kalabalıklar içinde geçmişti. Küçüklüğümden beri insan içinde olduğum kadar, yalnız kalmaya da ihtiyaç duyan ben o iki sene köşe bucak kaçtım yalnız vakit geçirmekten. Hep kalabalık, hep gürültü, hep yüzeyde kalmak, aman sakın ha derine dokunmamak, hep istediklerimi ertelemek, hep huzursuz bir kalp, hep içimde kendini duyurmaya çalışan bir ses, o bağırdıkça kulaklarını tıkayıp çığlık çığlığa kalabalıklara kendini atan, onu duymamak için çırpınıp duran ben...
Karpathos'ta kaçacak yerlerim kalmadı birdenbire, oraya kadarmış bazı şeyler, bazı şeylerinse benimle daha yolu varmış.
4 kişi tatile gitmiş olmamıza rağmen ben başladım yalnız vakit geçirmeye, sabah gün doğumuyla uyandım, deniz kenarına indim, nefes aldım, koştum, ağladım, sürekli sordum 'kaçtığım ne, kim, bu hâl ne, n'oluyor'... Sadece yemek vakitleri arkadaşlarımla buluştum, onlar da sağolsun soru bile sormaksızın saygı duydu, dokunmadı bana. Şükürler olsun hâlinden anlayan yol arkadaşlarına ve herkese nasip olsun dilerim.
Gelelim tekrar bana, sen onca zaman sustur içindeki zarif sesi, at üzerine ne bulduysan fütursuzca, sonra da şıp diye duymayı bekle, oldu canım.. Hayat ben dengesini bozmak için ne kadar çabalasam da koruyacaktı elbet dengesini, birden cevapları verse alabilir miydim, sanmam.
Hiç bişi bulamadım neredeyse kendime sorduğum sorulara, sadece İstanbul'a döner dönmez bir spor salonuna kaydolma kararı aldım ki erteleyip durduklarım arasında en başı çekenlerdendi, bir de inceden inceye sanki içimde minik bir kız var da ben onu pek bi üzmüşüm, pek bi itmişim hissi ama çok belli belirsiz.
Aklımda deli sorular ve cevapsız, cevapsız, cevapsız bir ben olunca elimde bir oyun oynamaya karar verdim. Konuştum 'hayat'la, 'hayat, ben seni çok seviyorum, şu an kıvranıyorum bir sürü soruyla ama cevaplarını bulamıyorum, sen beni gerçekten duyuyor musun? Eğer duyuyorsan senden bir işaret istiyorum ve o işaret bir yunus olsun istiyorum, eğer bana bir yunus gösterirsen içim rahatlayacak' dedim. ( ya da benzeri bir cümle :))
Tabii ki tüm gün gözümü denizden ayırmadım bir yunus zıplar da görürüm diye, yemekte, şezlongta, yüzerken hep açıklara baktım, ı ıh görmedim. Akşam oldu yemek yemeğe restorana gittik gözüm duvarlarda bir yunus resmi görürüm umuduyla, ı ıh yok. Ertesi gün oldu, Rodos'a geçip bir gün orada kalıp, oradan Türkiye'ye döneceğiz. Uçağa bindik Rodos'a doğru. Cam kenarına oturuyorum, gözüm hep denizde, hâlâ yunus görmeyi bekliyorum. Yanımda oturan arkadaşım da uçağın dergisini okuyor. Birden 'Tûba şu fotoğrafın güzelliğine bakar mısın? Dedi. Kafamı çevirdim ve işte bu fotoğraf...
Hayat dedi ki;
' Evet seni duyuyorum ama lütfen dersini al ve izin ver senin istediğin anda istediğin şekilde gelmeyiversin cevaplar. Benim bilgeliğime güven, kontrolcü zihnine izin ver, bırak ben sürprizli bir şekilde seninle iletişim kurayım.'
Ve hediyesi yunusu öpen bu kız çocuğu oldu, göğsünde de 'make a wish (bir dilek tut)' şahaneliği ile...
Şükürler olsun...
* yazım hatam olduysa affola, okumadan, değiştirmeden, aktığı gibi paylaşacağım.
Hayatla iletişimimiz her daim samimi ve yakın olsun dilerim..
Sevgi.
17.11.15 | İstanbul
Fotoğraf: 10.08.2013 | Karpathos-Rodos
Comments