(Okumak yerine dinlemeyi seçenler, sitedeki podcast başlığından sesli versiyona ulaşabilir veya Spotify’dan tubimikyolda diye aratıp dinleyebilirsiniz.)
En baştan ifade etmeliyim, mimarlık deyince hislerim oldukça karışık.
Mimarlık fakültesinden içeri adımımı atalı 17 yıl geçmiş. Bu süre dünya üzerinde geçirdiğim vaktin neredeyse yarısına denk geliyor. Dünya için minicik, benim için azımsanamayacak bir zaman dilimi.
Mimarlık, benim için bir ‘budur’ diyebildiğim bir alandan ziyade, derinleştikçe başka soru(n)lara gebe ve hem beni zorlayan, hem heyecanlandıran, hem onunla kurduğum ilişki üzerinden dönüştüğüm, hem de sayesinde ha bire kendimi geliştirmek için itici güç hissettiğim alan. Sosyal bilimler (özellikle psikoloji ve sosyoloji), Feng Shui, Çin Astrolojisi, renk analizi gibi alanlar mimari tatminsizliklerimin ve arayışlarımın beni buluşturduğu alanlardan ilk aklıma gelenleri.
Daha evvel bahsettim, daha sonra da sanıyorum bahsetmeye devam edeceğim, mimarlığın uygulanış hâli ve mimarlık eğitimi ile ilgili ciddi dertlerim var.
Bana öyle geliyor ki mimarlığın, hem bireysel hem de toplumsal hayatlarımızda ciddi problemlere kapı açan yanları var. Bir kaç örnek verecek olursam;
Sektörlerin karbon ayak izini düşündüğümüzde inşaat sektörü ciddi bir yer kaplıyor
Kullanılan yapı malzemelerinin büyük bir kısmı ciddi toksik maddeler içeriyor ve kullanıcılarını hasta ediyor. Yaşamımızın büyük kısmını kapalı mekanlarda geçirdiğimiz modern dünya düzeninde bunu özellikle ciddiye almamız gerekiyor. Çünkü sporumuzu yapar, sağlıklı beslenmek için elimizden geleni ardımıza koymazken, sadece yaşadığımız veya çalıştığımız mekanlarda soluduğumuz, dokunduğumuz yapı malzemeleri migrenden, astıma, alerjilerden, kansere türlü şekillerde sağlığımızı olumsuz etkiliyor.
Ekolojik mimari, doğal mimari, sürdürülebilir tasarım vb. başlıklar heyecan yaratsa ve oldukça şahane sonuçlara kapı açıyor olsa da, işin içine katmamız gereken başka katmanları devreye sokmadığımızda eksik kalıyor. Bahsettiğim katmanlar bireysel ve bütünsel iyilik hâlini ilgilendiren, daha evvel de andığım gibi psikoloji, sosyoloji ve felsefe gibi alanlar .
Mimari bir hizmet söz konusu olduğunda oldukça geri planda kaldığını düşündüğüm ve tam da aksine oldukça hayati ve merkezde olduğuna inandığım bazı soruları da buraya bırakıyor olayım:
Bu yapıyı kimler kullanacak?
Bu yapı gerçek bir ihtiyaca mı cevap veriyor?
Bu yapı inşa edilirken bundan etkilenecek çevresel katmanlar neler? Hangi canlı grupları? Hangi kaynaklar?
Bu yapı kullanıcılarının psikolojik ve ruhsal gereksinimleri, öncelikleri neler?
Bu yapı kullanıcılarının fiziksel gereksinimleri, öncelikleri neler? Bu liste daha uzatılabilir, bir kaç başlangıç önermesi olarak alalım bunları.
Mimarlık fakültelerine büyük bir sorumluluk düşüyor kanımca, alışılagelmiş, mimarlığın fiziksel bir pratik olduğuna dair genel yargıyı kırmaya yönelik. Bana göre mimarlık temelini; psikolojik, sosyolojik, felsefi girdilerden alan ve bu verilerden süzülenlerin somut bir mekâna dönüşmüş hâli. Şimdilik böyle en azından. İnsanın psikolojik ve ruhsal katmanlarından bihaber, toplumsal girdilerden ve etkilerden bihaber, kaynak kullanımı farkındalığından bihaber, direkt 3 boyutlu bir mekân yaratmak üzerinden konuya odaklandığımızda, üzerine yapıyı inşa edebileceğimiz temeli elden kaçırmış oluyoruz bence. Ve sonucunda doğa felaketleri, fiziksel ve ruhsal sağlık dengesini yitirmiş insanlar, acı içinde yaşayan insan dışındaki türler ve topyekün bir kaosun, trajedinin parçası oluyoruz diye düşünüyorum. Ve b
Konu oldukça çok katmanlı, ucundan kıyısından bir kaç noktaya, oldukça da yüzeysel bir şekilde değinmeye çalıştım. Birilerimizde gerek mekân kullanıcısı, gerek mimar, gerek işveren, gerek sektörün farklı alanlarında hizmet verenler olarak minik de olsa bir kımıldanma oluyorsa ne mutlu bana. En çok da kendime konuşuyorum aslında; egonun, paranın, statünün, toplumsal normların kancalarına takılmadan, kendi yolumu, sözümü, yöntemimi keşif çabası da diyebiliriz bu sorgulama ve fikir üretme çabalarına.
Dileklerim;
mimarlık eğitiminin sosyal bilimlerin de işin içerisine ciddiyetle dahil edildiği, bütüncül yaklaşıma hizmet eden bir şekle evrilmesi
geleneksel yöntemler ile modern teknolojilerin insan ve dünya için faydalı yönlerinin harmanlanıp, bütünsel ve kapsayıcı çözümlere alan açılması
mimarlık fakültesinde okuyan ve mezun olan bütüncül farkındalığa sahip mimar adayları veya mimarların, mimarlıkla ilişkili tüm alanlarda bütüncül iyilik hâline yönelik dönüşüme aracı olması
mekan kullanıcılarının kendi sorumluluklarını alıp, mimarlardan ihtiyaç duyduğu bilgiyi talep etmesi, kendi ihtiyaçlarını ifade etmesi, sorgulaması, üretim sürecinin aktif bir paydaşı olmayı talep etmesi. (Herkes kendine özel yapı mı inşa ettiriyor be Tûba diyebilirsiniz. Bir kaç tipten oluşan koca konut bloklarından ev satın alırken ve hatta kiralarken söz hakkımızın olmaması ya da sadece olanın içinden seçecek kadar söz hakkımızın olması veya bu tipolojilerde esnekliklerin olmaması da üreticilere yöneltebileceğimiz bir eleştiri pekâla. Biz talep edelim, inovasyon çağındayız çözüm üretilecektir.)
Bunlar salt eleştiri veya yargılama değil Dostlar. Özellikle mimarlık fakülteleri olmak üzere her türlü deneyim, fikir paylaşımı ve yeni bir paradigma oluşturma işbirliğine kalpten ve heyecanla açığım. Salgın öncesi artık şehirli olmayışım böylesi konularda engel gibi algılanıyorduysa ve bir seminer vermek için ciddi yollar yapmam gerekiyorduysa da, artık algısal olarak bu engeli aştığımıza inanıyorum.
Geçmiş mimarlık günümüz güzelliklere vesile olsun. :)
#çinastrolojisi #tasarımcı #designer #mimar #architect #holisticdesign
©Tuba İmik Saka 2020
Bu yazı ve yazıya ait görselin tamamı ya da parçalarının kopyalanması, kaynak göstermeksizin ve izinsiz paylaşılması, yazar isminin değiştirilmesi Telif Hakları Kanunu hükümlerince yasaktır. Aksi durumlarda yasal işlem uygulanır.
Comments