Merhaba Dostlar. Bugün mekân orucu paylaşımlarında baş rol pek çok öğretide hak ettiği kıymetin verilmediğini hissettiğim banyolarımızın. Banyo derken güncel kullanım yaygınlığı itibari ile tuvaleti de kapsayan bir içerik olarak aktarıyor olacağım.
Banyoların işlevleri ile başlayalım üzerinde düşünmeye. İki temel eylem karşımıza çıkıyor; biri, su ile buluşmak, gerek yıkanmak, gerekse vücut parçalarımızı yıkamak, su ile temizlenmek, arınmak. Bir diğeri ise boşaltım yapmak. Banyolarımızın yuva olduğu her iki işlevi de çok çok önemli buluyorum.
Bedenimizin, kaynaktan kaynağa değişkenlik gösterse de %60 ila %80’inin sudan oluştuğu bilgisi ile karşılaşmışsınızdır tahmin ediyorum. Susuz hayatta kalma zamanımız kısıtlı ve susuz hayatta kaldığımız süre boyunca bedenimizin ne kadar zorlandığını da uzun uzun anlatmaya gerek yok sanıyorum. Ki işin içerisinde elbette mental sağlığımız da var. Bir kaynakta bedende beyin ve kalbin suyu oldukça yüksek oranda kullanan organlar olduğunu ve eğer bedene yeteri kadar su girişi olmazsa hayati işlevi olan bu organların suya olan ihtiyacından ötürü sistemde bir stres ortaya çıktığını okumuştum. Peki su ile bedenimiz sadece içerek mi buluşuyor. Tahmin edersiniz ki, hayır. Cildimiz hem solunum hem de bedenin içerisi ve dışarısı arasında geçişkenlik konusunda oldukça önemli bir işleve sahip olarak paylaşılıyor ve oldukça da büyük bir yüzeyi kullanarak bu işlevleri yerine getiriyor. Dolayısıyla bedenimiz su ile temas ettiğinde sadece basitçe temizlenmiş olmakla kalmıyor, bunun yanında bedeni besleyecek, destekleyecek farklı işlevleri de bir arada devreye sokmuş oluyoruz.
Gelelim bir diğer başlık, boşaltıma. İdrar ve gaita ile en kaba tabiri ile yine bir temizlik yapıyor ve bedenimize hizmet etmeyecek türlü içeriği sistemin dışına çıkartıyoruz. Günümüzde artık bağırsakların öneminden haberdarız. Kimi yerde 2. kimi yerde 1. beyin gibi işlediğine dair paylaşımlara sizler de rastlıyorsunuzdur. Yine oldukça hayati ve yaşamın denge ve huzurla devamını destekleyen bir sistem söz konusu olan. Bağırsak florası ile ruh hallerimizin bağlantıları üzerine de yapılmış pek çok araştırma var.
Lafı daha fazla uzatmadan ne kadar önemli bir mekân parçası üzerine konuşuyor olduğumuzun farkındalığına sahip olduğumuzu varsayıyor ve manipülatif sorularıma ve yorumlarıma geçiyorum. :)))
Banyo ve tuvalet deyince sizin için ne ifade ediyor? Nasıl bir alan canlanıyor içinizde? İdeal bir banyo nasıl olmalı sizce? Neler hissediyorsunuz bu alana dair? Mevcut banyonuz düşündüklerinizle ne kadar örtüşüyor?
Banyo ve tuvalette ne kadar vakit geçiriyorsunuz ve bu vaktin ne kadarını içinde bulunduğunuz eylemin hakkını teslim ederek geçirdiğinizi düşünüyorsunuz? Örneğin banyo yaparken suyun varlığına şükretmek, arınmaya, temizlenmeye, temiz bir suya ulaşabiliyor olmaya dair hisleri eyleminize davet ediyor musunuz?
Eğer banyo yapmak sizin için ezberlenmiş bir hareket dizisinden ibaretse, yukarıda bahsettiğim gibi veya kendi içinizden gelen bir şekilde olana daha farkında olduğunuz bir yerden yaklaşmayı denemek ister misiniz? Bir yandan bu zamanı bedeninizle yakınlaşmak ve beden farkındalığını geliştirmek için bir fırsat olarak da değerlendirmek mümkün olabilir mi? Yani banyo süresinde bedensel duyumlarınıza, hislerinize odaklanmak, farkında olmayı araştırmak… su ile temas edince bedeniniz ürperiyor mu mesela, saç diplerinize ellerinizle masaj yaparken nasıl hissediyorsunuz, belki bazı beden parçalarınız daha sıcak, bazıları daha soğuk, belki bazı beden parçalarınız suyla temastan daha çok haz duyarken, bazıları farklı hisleri gün yüzüne çıkartıyor, vb… Bu pratiği önemsiyorum çünkü dünyayı kurtarmaya çalışan, geçmişte ya da gelecekte dolaşan zihni, içinde bulunduğumuz âna ve kadim yol arkadaşı bedene yönlendirmek için şahane bir fırsat olarak görüyorum. Banyo, diş fırçalamak, yüz yıkamak, el yıkamak gibi tüm eylemleri bu pratiğe bir fırsat olarak görebiliriz. Bu yolla oldukça pratik ve masrafsız bir şekilde anda kalma pratiği yapmış oluyoruz. Ki pek çok kadim kültürde, dinde hep anda kalma pratiklerinin önemsendiğini, düzenli olarak tekrarlanmasının tavsiye edildiğini biliyoruz. Buyurun fırsat, her gün banyoda gerçekleşen eylemler şahane bir anda kalma pratiği olabilir.
Banyonuzda net sınırlar var mı? Örneğin ne kadar kimyasal ürün giriyor, ne kadar doğal ürün var, suyun farkındalıklı kullanımını ne kadar önemsiyorsunuz, ihtiyaç duyduğunuz kadar ürün mü var, fazlası mı, sahip olduğunuz ürünlerin son kullanma tarihinden ne kadar haberdarsınız, banyonuzdaki hijyen düzeyini nasıl buluyorsunuz?
Bir üst maddede pek çok konuyu bir arada paylaştım şimdi biraz içlerini açalım. Derimizin girişte de bahsettiğim yapısından dolayı ‘yiyemediğin hiç bir şeyi cildine sürme’ dendiğini duymuşsunuzdur sanıyorum. Her gün yeni ürünler çıkıyor, pek çoğu hayvan dostlarımız üzerinde test ediliyor, onların yaşam hakkı hunharca katlediliyor ve bizlere allı pullu, oldukça da maliyetli bedensel temizlik ve kozmetik ürün olarak pazarlanıyor. Burası hem kendimiz hem de dünyayı paylaştığımız dostlarımız için oldukça dikkatli olmamız gereken bir konu kanımca. Bir düşünüp listeleyin rica ederim, banyonuza hangi nitelikte ve hangi süreçlerden geçmiş ürünler girebilir, hangileri giremez?
Banyoda kullanım için ne kadar ürüne ihtiyacınız var? Misal olsun diye kendi kullanımımı paylaşmış olayım; elimi, yüzümü, bedenimi yıkadığım bir zeytinyağı sabunu, bir de şampuan var. Yaşadığım bölgenin suyu çok kireçli olduğundan sabunu saçım için kullanamıyorum ama bunu yapmak da mümkün farklı yerlerde. Bunun yanında banyodan sonra kullandığım doğal yağ ve diş macunu (florürsüz ve mümkün olduğunca doğal içerikli). Bireysel olarak ihtiyaç duyduğum ürünler bu dört parçadan ibaret, bir de banyo temizliğinde kullandığım, karbonat, sirke ve arap sabunu var.
Banyoda el, yüz yıkarken, diş fırçalarken suyu ihtiyaç duymadığınız zamanlarda akıtmadığınızdan emin misiniz? Bizim hem banyo hem de mutfak musluğunda kullandığımız bir aparat var (fotoğrafını paylaşıyorum) iki sensörü var, biri altta ve sadece elimiz altında olunca su akıyor, biri de yanda ve orda elimizi gösterdiğimizde su sürekli akıyor. İşleve göre basit bir el hareketi ile istediğimiz modu aktive edebiliyoruz ve musluğu istediğimiz debide ayarladığımızdan hep aynı debide akışla yine fazla su akmasının önüne geçmiş oluyoruz. Elle muslukta aç-kapa yaparken bunu ayarlamak hep mümkün olamayabiliyor çünkü.
Görsel: www.letgo.com
Tuvaleti kullanırken ne kadar bedeninizle temas hâlindesiniz? Ona şükranlarınızı ifade ediyor musunuz? Hiç durmaksızın yaşamınızın devamı için verdiği emeğe şükranı ifade etmek için tuvalet zamanlarını bir fırsata dönüştürmek hakkında ne düşünürsünüz?
Tahmin ediyorum aramızda tuvalette geçen zamanı vakit kaybı gören, telefonda, tablette, kitap okuyarak vb. vakit geçirmeyi tercih edenler vardır. Bedene, onu işleten muhteşem düzene şükran için bir fırsata ihtiyaç duyuyorsanız bu zamanları değerlendirmeyi tavsiye edebilirim naçizane.
Söz gelmişken bağırsak boşaltımı konusunda da bir öneri paylaşayım, klozet ise tuvaletiniz ayaklarınızın altına bir yükselti alıp, dizleriniz kalçalarınızdan yukarıda kalacak şekilde tuvalete oturup daha rahat boşaltım için bedeninizi desteklemeniz süreci rahatlatabilir. Alaturka tuvalette oturma hâlini taklit ediyoruz yani, çünkü o oturuş boşaltım için daha uygun, klozette otururkenki duruş ise değil.
Banyonuzu sizi iyi hissettirecek şekilde aydınlatıp, girdiğinizde mutlu, ferah hissetmek için aydınlatmanın desteğini almaya ne dersiniz? Bu konuda öneriye ihtiyacı olanlara basitçe sıcak renkte bir ışıklandırmayı önerebilirim. Banyo aynası kullanıyor ve aktif olarak ayna önünde ışığa ihtiyaç duyuyorsanız banyolarda alışılagelen tavan aydınlatmasının yanına aynadan yüzünüze doğru yönlenen yumuşak bir ışık düzeneği rahat etmenizi sağlayabilir ayna karşısında vakit geçirirken.
Banyonun iyi bir havalandırmaya sahip olması da önemsediğim bir konu. Mümkünse doğal hava akışı, değilse fan kullanmak. Banyoda su ile temas eden yüzey bol olduğundan havalandırmak ve zararlı mantar, küf, vb. oluşumunu engellemek sağlık açısından gerekli diye düşünüyorum. Ve mümkünse açıkta pek eşya bulundurmamak, dolap içinde banyo ekipmanlarını muhafaza edip, kullanım akabinde kurulayıp yerlerine kaldırmak.
Ne sıklıkta ve ne uzunlukta banyo yapıyorsunuz? Su israfını engellemek için bunu da gündeme getirmek gerektiğini düşünüyorum. Reklamlara kalsa her gün banyo yapmak çok medeni bir hâl, güne banyo ile başlamak, amma velakin hatırlayalım ki reklamlar ürün sattırmak için var. Kaynak israfı vb. konuları pek gündeme getirmeyi tercih etmeyebiliyorlar dolayısıyla. Velhasıl kirlendiğimizi hissettiğimizde yıkanmak ve bunu da suyu ne kadar kullandığımız konusunda farkındalıklı bir şekilde gerçekleştirmek hazır başlık mekân orucu iken oldukça temamıza uygun diye düşünüyorum. Ve bedenimizin bir asit-baz dengesi var, kirlenene kadar izin vermek bunu sağlamak için de desteleyici bir adım olabilir. Bu arada yaşanan yere ve oranın hava kalitesine göre de banyo sıklığı değişkenlik gösterecektir. Aynı kişi havası temiz bir yerde haftada bir yıkanma ihtiyacı duyarken, havası kirli bir yerde her gün yıkanma gereksinimi duyabilir. Mevsimsel farklılıklar da burada bir kıstas tabii. Yani niyet bir karar verip moda mod onu uygulamaya çalışmak değil, olana uyumlu bir cevap vermek. Yukarıda önerdiğim beden farkındalığı veya bedenle ilişki kurma pratikleri de bunu desteklemek için oldukça kullanışlı olabilir.
Şimdilik burada durayım ve sizler sizin için geçerli farklı başlıklar varsa lütfen üzerinde derinleşmeye devam edin. Sunmak istediğiniz katkı, soru, fark ediş olursa bizimle veya benimle paylaşın bizler de faydalanalım.
Son söz olarak hem Feng Shui’de hem de modern mimaride banyoların en ücra köşelere itilen alanlar olduğunu ifade etmeliyim. Ben böyle yaklaşmıyorum, aksine yukarıda bahsettiğim sebepler ve fazlası sebebiyle oldukça önemli ve hatta kutsal mekân parçaları olarak yorumluyorum. Feng Shui bilindiği üzere oldukça eski kökleri olan bir öğreti ve o dönemde şu an sahip olduğumuz gibi gelişmiş tesisat sistemleri olmayışı öğretinin bu yaklaşımının bir nedeni olabilir. Ve kısaca şunu da paylaşmış olayım, klozet kapağınız veya banyo kapınız açık kalırsa bereketiniz kaçmaz. Hurafeleşmiş ve özünden çarpıltılmış ve Feng Shui’ye yapıştırılmış bir yaklaşımın ürünü bu kanımca. Evet bereketiniz kaçmaz ama hijyen açısından problemlere sebep olabilir. Dolayısıyla geleneksel öğretileri bugün yorumlarken eski zaman koşullarını da işin içine katarak değerlendirmeyi ve sebeplerin altında yatan o döneme özgü mantık örüntülerini araştırmanın faydalı olabileceğini hatırlatıp artık susuyorum. :)
Ramazan bayramınızı şimdiden kutlarım, dilerim bir ay süren nefs farkındalığı ve ehlileşmesi yolculuğumuzu hakkıyla sürdürmek mümkün olmuştur ve bu süreci kutlamayı hak etmişizdir. Son günlerde özellikle İsrail-Filistin, Çin-Uygur Türkleri arasında gerçekleşen olaylar kolektif olarak nefs yolculuğunda daha yürüyecek yolumuzun olduğunu ayan beyan ve oldukça acı şekilde yansıtıyor olsa da birey olarak elimizen gelen dönüşümü, birlik bilincinin farkındalığını alanımıza davet etmeyi kıymetli bulduğumu paylaşmak isterim.
Sevgimle..
©Tûba İmik Saka 2021
Bu yazı ve yazıya ait görselin tamamı ya da parçalarının kopyalanması, kaynak göstermeksizin ve izinsiz paylaşılması, yazar isminin değiştirilmesi Telif Hakları Kanunu hükümlerince yasaktır. Kaynak gösterilerek paylaşım yapılabilir.
Comments